Harmoni ve harmoniklik üzerine…
Lise yıllarımdı. Cebir dersimize Fatma Hanım adında, gençten güzel bir hanım gelirdi. İşini iyi bilir, iyi yapardı. Bu hallerini hâlâ hatırlarım. Onu bana unutturmayan bir başka husus fonksiyonları işlediğimiz derslerin birinde sarf ettiği “bu fonksiyon diğerinin harmoniğidir” sözü olmuştur. İtiraf etmeliyim ki, karatahtada yazılı ve hiç hatırlamadığım o iki fonksiyon neydi, nasıl biri diğerinin harmoniği(?) oluyordu; anlamamıştım. O kadar rahat ve fazla bir açıklamaya gerek duymadan anlatıyordu ki, sormaya utanmıştım. Yarım asrı çoktan geçti, o gün bugündür içimde ukdedir; hâlâ hayıflanırım, keşke sorsaydım diye. Nedenini anlatacağım tabii…
Zamanla insanın bilgi, görgü ve hayata dair deneyimleri artınca insan, doğada çok şeyin birbiriyle ilgili olduğunu görüyor, düşünme ufku da genişliyor; kavrıyor.
Doğal hayatın işleyen düzenindeki dengeyi; bitkileri, hayvanları, güneşi, Ay’ı rüzgârı, yağmuru ve diğerleriyle bütün bir ekosistemdeki yaşam faaliyetlerindeki uyumluluğu gözlemleyince Fatma Hanım’ı ve Harmoniyi hatırlamamak ne mümkün.
Ancak o iki fonksiyonun niçin harmonik olduğu sorusunun cevabını öğrenmek için Bilmiş Google’un hayatımıza girmesi gerekiyormuş; sorup öğrenmek için…
Harmoni, Fransızca bir sözcük. Türkçede ahenk, uyum anlamında kullanılıyor. Kulağa hoş gelen seslerdeki ahenk, ses armonisi; göze hoş gelen renklerdeki ahenk, renk armonisi gibi. Harmoniklik ise en sade haliyle seslerde ve renklerdeki uyumluluk, ahenklilik anlamında kullanılıyor.
Harmoni matematikte, teknikte, Felsefede, Psikolojide, mantık terimi olarak uyum; bir bütünün parçaları arasındaki uygunluk diye tanımlanıyor. Ekşi Sözlükte, “bir periyod dahilinde sürekli tekrar eden” diye tanımlamış. Başkaları ne demiş diye internette araştırınca birçok alanda bu sade tanımla örtüşen ifadelere rastlanıyor.
Sesler ve renklerin uyumluluğundan başka, bilim ve teknolojik pek çok alanda örneğin, Optik (Işık) ve Akustik (Ses) Bilimlerinde elektromanyetik veya mekanik dalgaların yayılım profilleri incelenirken sinüzoidal ana dalgaya eşlik eden farklı frekans veya dalga boyundakilerin harmonik olduğundan bahsediliyor. Elektrikte alternatif akımın iletim frekansına -50 Hertz gibi- eşlik eden, ancak elektronik devrelerde istenmeyen farklı frekanslı dalgalara da harmonik frekanslar deniyor.
Matematikte ise çok değişkenli fonksiyonların türev değerlerinin sıfıra eşit olanlarına da harmonik fonksiyonlar deniyormuş. Matematiksel fonksiyonlar arası harmonikliği anlatan paylaşımlara göre, tayin edici bir değişkenin kendi birim değerinde bir basamaktan bir başka basamağa farklılaşma olunca sonuç -ölçek itibarıyla- değişse de desen (patern) değişmiyor. Şöyle ki, sinüzoidal iki fonksiyondan birinde frekansı temsil eden değişken (a), diğerinde (b) değerinde olsa da bu fonksiyonlar grafiğe taşındıklarında birbiriyle çakışmayan ama karakteri sinüzoidal iki eğri ile kendilerini gösteriyorlar. Frekansla beraber genlik değerlerinde de değişim olsa bile sinüzoidal form değişmiyor.
İşin içinde, değişmeyen temel değerde uyuşan bir benzerlik söz konusu. Dolayısıyla belli zaman aralıklarında, farklı dalga boylarında veya frekanslarda yayılan sinüzoidal dalgalı hareketlere Harmonik Hareketler denmesi de kavramın anlaşılırlığına yardım ediyor.
Yer kürenin hem kendi eğik ekseni etrafında hem de Güneşin etrafında dönmekle ondan ısı ve ışık kaynağı olarak beslenirken yıl boyu uzunlukları uzayıp kısalan gece ile gündüzün ve mevsimlerin oluşumu; denizlerdeki suyun buharlaşıp bulut ve yağmur olarak hem florayı hem faunayı beslemesi vbg birbirine eşlik eden, tamamlayan; diğerlerini tetikleyen hareketlerin bütünlük içinde uyumu hayranlık uyandırıyor. İnsan vücudundaki organların faaliyetlerinde de böyle bütünlüklü bir uyum ve yardımlaşmanın varlığını deneyimleyen yazarlara rastlanıyor.
Faunası ve florasıyla hem yeryüzündeki hem de, kavramakta insan aklını aciz bırakan Kozmik alemdeki bütünlük, dinamik düzenin dengeli ve ahenkli işleyişi, Harmoniklik için en kapsamlı örnek olsa gerek.
Evrende makrodan mikroya her düzeyde varlığını hissettiren, çok bileşenli harmonik yapılar matematiksel bir düzenlilik içinde. Dengeli o düzenlilik, bileşenlerin her birinde ve bileşeni oldukları büyük bütün içinde Fizik, Kimya ve Biyolojik doğa yasalarının ortaklaşa etkin olduğu arakesitler üzerinde yürüyor. Görkemli bir yapı.
Evren tasavvuru denen kavram aslında, bu düzenliliği fark edip niçin var olduğunu sorgulayan bireyin düşün dünyasına bir göndermedir.
Doğadaki dinamizmin ürünü her yeni oluşumun, bir arada var olma düzenindeki harmoniyi bozmadan, “büyük bütün”e eklemlenmesini olanaklı kılan doğal algoritmanın karmaşıklığı (complexity) ayakta tutmasına şaşmamak mümkün mü?..
----------------------------------------------------------------- Prof. Dr. Gazi Özdemir, DİN ve BEYİN Sınır Ötesi Yayınları 2008 -----------------------------------------------------------------
Büyük sistem, her yeniliği içselleştirirken yeni paradigmalar geliştiri-yor olmalı ki, Doğal ortama insan türünün girmesiyle düzenliliğe zarar verici etkilerine doğa, tepki vererek yeni bir denge oluşturuyor.
İklim değişikliği; parazitlere karşı DDT ilacı kullanılması, Kuş Gribi ile mücadelede kümes hayvanlarının itlafı sonrası kene popülasyonunun artması, Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA) hastalığının ortaya çıkması vs… gibi.
İnternette yaşamanın harmonik olanından da bahsediliyor. Şöyle, “doğanın sakin ve nefes kesen güzelliği içinde huzurlu bir yaşam” deniyor. İyi hoş da insan için sürdürülebilir mutluluk kaynağı olacak harmonik yaşamın, Doğa’nın harmonisine eklemlenebilir nitelikte olmasıyla ancak mümkün görünüyor…
Dinlerin tarif ettiği cennet tanımı olsa da, Evrenin insanlığa mesajı olarak okunması doğru olur. Kaptan Cousteau’nun su altı araştırmaları ile ortaya koyduğu güzellik dolu gerçekler; insanın doğayla bütünleşik hareket etmesini Yaşar Nuri Öztürk’ün Allah ile yürümek diye tanımlaması vb hep doğal yaşamın harmonisine katılım çağrı gibi.
İnsanın ürettiğini, edindiği yaşam tarzını hayata geçirmede o yeniliğin doğal yaşam döngüsü ile uyumlu olmasını ilke edinirse, sürdürülebilir mutluluğa bir adım daha yaklaşmış olacağı söylenebilir.
İnsanlık tarihinde bu halin uzun süreli ve yaygın yaşanmışlık örneklerine pek rastlanmaz. Tarih sayfaları insan türünün, ders almadığı için tekrar eden krizler, felaketler, savaşlar, vs gibi dramatik hikayeler ile doludur. Başkalarına fayda sağlayıcı faaliyetlerden uzaklaşması; sadece kendi küçük çıkarlarını kovalamasının sonuçları, doğadaki harmonikliği bozucu etkisi nedeniyle tepki nitelikli doğal afetlere yol açıyor. Salgın hastalıklar, depremler, su baskınları, kuraklık, yoksulluk vb… Bunu bile tam anlamış gibi görünmüyor…
Çiftlikköy, 27 Ekim 2020
Dr. Necati Saygılı
————————————————————————————————–
http://tinaztitiz.com/wp-content/uploads/2012/05/DDT-e1347103098602-1.jpg Kimyada bazen reaksiyona giren bileşenlerin başlangıç miktarları ölçülü de olsa, tamamı bileşiğe (ürüne) dönüşmez. Ürün ile bileşenlerin miktarları arasında belli bir orana ulaşılınca dinamik bir denge oluşur. Dışardan koşulları değiştirici bir etki yapıldığında sistem, o etkiyi dengeleyici karşı bir tepki ile yeni bir denge değerine kayar. Kimyada Le Chatelier Prensibi diye bilinir. https://bit.ly/3juRxli Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Allah ile Aldatmak, Yeni Boyut Yayınevi 2008